Sosyal Aksiyon Ne Demek? Bir Genç’in Değişim Arayışı
Kayseri’de, her sabah biraz daha soluklaşan güneşi izleyerek uyanıyorum. Bazen günler o kadar hızlı geçiyor ki, bir anda kendimi duygusal bir boşlukta buluyorum. Geceyi, yalnızca yatakta geçirmek yerine, bir şeyler yaparak geçirmeyi seven biri değilim. Düşünmek, hissederek yaşamak istiyorum. Birkaç yıl önce, “Sosyal aksiyon ne demek?” diye sorsaydınız, muhtemelen buna daha az duygusal bir şekilde cevap verirdim. Ama şimdi, her şey daha farklı. İşte bu yazı da, duygularımı ilk kez dışa vurduğum bir anı, bir hikâyeyi anlatacak.
O An, O Sorunun Sorduğu An
Bir akşam, Kayseri’nin kalabalık ve sakin sokaklarında yürüyordum. Akşam havası bazen o kadar hafif ve huzurlu olur ki, insan bir anda kendini düşüncelerinin içinde kaybolmuş bulur. Öyle bir anda, telefonum çaldı. Eski bir arkadaşım, Eda, karşımdan seslendi. “Nasılsın? Bir şey soracağım, belki cevap veremezsin ama merak ettim. Sosyal aksiyon ne demek?” dedi. O an, bir parça şaşkınlık hissettim. Çünkü bu soruyu soran, hep hayatını başkalarının hayatına dokunarak geçiren biriydi. Oysaki bu tür soruların gündeme gelmesi, her zaman karamsar anlardan sonra olurdu.
Eda’nın sorduğu soru, o kadar doğal bir şekilde dilimden döküldü ki, kendimi anlatmaya çalışırken bir yandan da kendi içimde bir boşluk hissettim. Sosyal aksiyon, toplumsal sorunlara karşı duyulan farkındalıkla harekete geçmeyi, insanları bilinçlendirip bir değişim başlatmayı ifade ediyordu. Ama ya ben? Ben ne kadar sosyal aksiyon gösterdim? Hangi soruna sahip çıkıp bir fark yarattım? Kendi içimde bu soruyu sordum ve cevabı bulmaya çalışırken biraz hüzünlü, biraz karamsar bir şekilde hayatımın bu noktasında derin bir sorgulama yaşadım.
Sosyal Aksiyon ve Kendimle Yüzleşme
Eda’nın sorusu, kısa bir süre içinde bana hayatımı sorgulatmaya başlamıştı. Kayseri’de birkaç yıl önce, birkaç arkadaşla birlikte sosyal yardım projeleri yapmayı planlamıştık. Bu planlar, birkaç toplantıya ve birkaç konuşmaya dayanarak kaldı. Gerçekten de, belki de o projelerin hepsi bir hayal olarak kalmıştı. Bir süre sonra, sadece başkalarına faydalı olma düşüncesiyle hareket etmek ne kadar zorlayıcı bir şeymiş gibi hissettim. O anlarda, toplumun ihtiyaçlarına çözüm üretme isteği bir duygudan öteye geçemedi. Belki de doğru zamanda doğru şekilde harekete geçmedim.
Ama o gün, Eda’nın sorusu beni daha fazla düşünmeye itti. O kadar farkında değildim ki, aslında sosyal aksiyonun sadece başkalarına yardım etmekle ilgili olmadığını, aynı zamanda içsel bir değişim, kendine de bir adım atmak olduğunu fark ettim. Sosyal aksiyon, yalnızca toplumun huzuruna, çevremizdeki insanların refahına yönelik bir çaba değil, aynı zamanda kişisel bir değişim sürecine girmeyi de gerektiriyor. Eda’nın sorusuna verdiğim yanıttan sonra, Kayseri sokaklarında yürürken, gerçekten ne yapmam gerektiğine karar veremedim. Kendime bir şey söylemek istedim ama sözlerim eksikti.
Bir Değişim İçin Küçük Adımlar
Bir sabah, Kayseri’nin o sevdiğim sakin sokaklarında yürürken, birkaç çocuk gördüm. Üzerlerinde eski elbiseler, her biri sırtında birer okul çantası taşıyor. Yanlarında sadece bir öğretmen, onları takip ediyor. O an fark ettim, bu çocukların hayatına dokunacak bir şey yapmadığım için ne kadar eksik olduğumu hissettim. “Belki de, birazcık bir şeyler yapmalıyım,” diye geçirdim içimden. Ve o günden sonra, birkaç basit ama etkili adım attım.
Çocuklara kırtasiye yardımı yapma kararı aldım. Birkaç arkadaşım ve ben, Kayseri’deki yoksul mahallelerdeki okul çocukları için bazı malzemeler topladık. Küçük bir sosyal aksiyon bile insanın içindeki boşluğu doldurabiliyor, ona olan güveni tazeleyebiliyor. Birkaç hafta içinde, bu projeyi büyütüp mahalleye daha fazla dokunmaya başladık. Gördüm ki, bazen sosyal aksiyon bir yürüyüşten, birkaç dakikalık sohbetten, başkalarına umut aşılamaktan daha fazlasıydı.
Sosyal Aksiyon, Herkes İçin Bir Değişim
O günden sonra sosyal aksiyon hakkında düşündükçe, fark ettim ki; aslında en küçük adımlar bile, bir toplumda büyük değişimler yaratabiliyor. Sosyal aksiyon ne demek? Cevap, belki de her gün atacağımız küçük, anlamlı adımlarda gizli. Toplumun sesi olmak, insanları değiştirmek ve onlara umut sunmak için bazen sadece bir adım atmak yeterli.
Eda’ya verdiğim cevabın, içimi ne kadar rahatlattığını fark ettim. Şimdi, Kayseri sokaklarında yürürken, o çocuğun gülümsemesi, bir şeylerin değişmeye başladığının habercisi gibi geliyor bana.
Sonuç Olarak
Sosyal aksiyon, bazen büyük bir mücadele gibi görünse de aslında içimizdeki küçük ama güçlü bir kıvılcımdan doğar. Kendimize, çevremize ve dünyaya dokunmanın yollarını bulmak, hayatı gerçekten anlamlı kılar. Her gün atacağımız adımlar, toplumsal bir değişim yaratma gücüne sahip olabilir. Bunu fark ettiğimde, hayatımda belki de hiç olmadığı kadar anlamlı bir şey yapma hissiyle dolup taşmıştım.
Şimdi, Kayseri’nin o eski, sıcak havasında yürürken, sosyal aksiyonun bir duygu, bir adım, bir umut olduğunun farkındayım. Her birimizin yapabileceği bir şey var, çünkü değişim, aslında küçük bir adım kadar yakın.